Toprağın işlenip hazır hale getirilmesinde büyük kolaylıklar sağlayan çapa makinesi seri , sessiz ve verimli çalışır.çok sert ve çok yumuşak zeminlerde , taşlı , çakıllı Zeminlerde rahatlıkla kullanılır.uzun zamandır sürülmemiş araziyi de kazabilir. kullanımı kolaydır. çapa makineleri yapacağı işe göre benzinli ve dizel olarak değişmektedir. sizin sunduğunuz arazi ve toprak bilgilerine göre alacağınız yer size benzinli çapa makinesi yada dizel çapa makinesi alıcağınızı tavsiye edecektir.
Motorlu çapa makinaları, ağaç altları, bağ araları, bahçe ve seralardaki sebze aralarının çapalanması, fidan ve fide-çiçek yetiştiriciliğinde toprağın hazırlanması, yabani ot mücadelesinde ve benzeri birçok işin yapılması yanında römork takılarak taşıma işlerinde de kullanılmaktadır.
Değişik güçlerde dizel motorlu tipleri yanında sebze ve bahçe işlerinde kullanılan benzin motorlu hafif kolay taşınabilen modelleri vardır.
Makinanın arkasında bulunan derinlik ayar çubuğu, ilerleme hızını kontrol ederek, toprağın parçalanma derecesini tayin eder. Her pozisyona ayar imkanı olan didon üzerindeki stop emniyeti ve makinanın önündeki yol tekeri kullanım ve taşıma rahatlığı sağlamaktadır.
30 Mart 2013 Cumartesi
28 Mart 2013 Perşembe
Tarımsal İlaçlama Dönemleri
Tarımsal mücadelede kesin sonuç alabilmek mümkün değildir. Günümüzde yapılan ilaçlı mücadeleler esnasında alınan önlemlerin yalnızca %10 ila %30'u arası zararlıya etki etmektedir. Geri kalan kısım zarar hanesine yazılmaktadır. İlaçlı mücadelede ilaçlama zamanının doğru olarak belirlenmesi gerekmektedir. İlaçlama zararlının en zayıf döneminde yapılmalı ve etkinlik azaltılmalıdır. İlacın etki yaratabilmesi için ayrıca ilaçlama döneminin de uygun olması gerekmektedir. Zirai mücadele sırasında yağışlı havalarda yapılan ilaçlama boşa gitmiş olacak ve etki yaratmayacaktır.
Bir diğer önemli husus ise sıcaklıktır. Hava sıcaklığı düşük ise ilacın bitki tarafından alınması zorlaşacak yüksek olduğunda ise buharlaşma hızı daha fazla olacaktır. Tüm bu etmenler göz önüne alınarak ilaçlama zamanı belirlenmelidir.
Bir diğer önemli husus ise sıcaklıktır. Hava sıcaklığı düşük ise ilacın bitki tarafından alınması zorlaşacak yüksek olduğunda ise buharlaşma hızı daha fazla olacaktır. Tüm bu etmenler göz önüne alınarak ilaçlama zamanı belirlenmelidir.
27 Mart 2013 Çarşamba
Tarımsal İlaç Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
İlaçlı mücadeleye başlamadan önce, kültürel mücadele yöntemleriyle ilgili bilgi sahibi olunması gerekmektedir. Ayrıca, ilaçlı mücâdelen önce tarım kuruluşlarından gerekli bilgi ve donanımın alınması gerekmektedir. Bu aşamaların tamamını başarıyla tamamladıktan sonra tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü alanda ilaçlı mücadeleye karar verilmiş ise doğru ve gerektiği miktarda doğal yaşamı etkilemeyecek şekilde mücadeleye başlanmalıdır. Seçilecek ilaçların öncelikle insan, doğa ve hayvan sağlığını tehdit etmemesi için doğrudan zararlıya etki etmesi hedeflenmelidir. Ayrıca son ilaçlama ve hasta dönemi arasında geçmesi gereken süre doğru olarak hesaplanması ve insan sağlığı dikkate alınmalıdır.
Tarımsal İlaçlama Yöntemleri (Kapsamlı Anlatım)
Tarımsal Hastalıklara ve Zararlılara yönelik yapılan mücadeleye ve bitkileri koruma maksadıyla kullanılan bütün ilaçlar ve bu ilaçların imal edilmesinde kullanılan her çeşit maddeye pestisid adı verilir.
Eski dönemlerde zirai mücadele konusunda farklı yöntemler kullanılmış bazılarında başarı sağlanırken, bazıları tersi yönünde etki yaratmıştır. Bu nedenle zirai mücadelenin yetiştiricilik için önemli bir konu olduğunu söylemek gerekir. Genel olarak eski medeniyetlerde bazı bitki hastalıklarına karşı kükürt kullanılmıştır. Ancak çalışmaların tam anlamıyla 19. yy’dan sonra aktif bir biçimde başladığını söylemek mümkündür. Bunda, Pasteur’un bitkisel ve hayvansal hastalıklara ait mikroorganizmaları bulması ve bu organizmalar üzerinde çeşitli çalışmaların yapılmasının payı büyüktür.
Eski dönemlerde zirai mücadele konusunda farklı yöntemler kullanılmış bazılarında başarı sağlanırken, bazıları tersi yönünde etki yaratmıştır. Bu nedenle zirai mücadelenin yetiştiricilik için önemli bir konu olduğunu söylemek gerekir. Genel olarak eski medeniyetlerde bazı bitki hastalıklarına karşı kükürt kullanılmıştır. Ancak çalışmaların tam anlamıyla 19. yy’dan sonra aktif bir biçimde başladığını söylemek mümkündür. Bunda, Pasteur’un bitkisel ve hayvansal hastalıklara ait mikroorganizmaları bulması ve bu organizmalar üzerinde çeşitli çalışmaların yapılmasının payı büyüktür.
26 Mart 2013 Salı
Şinşilla Kafesinin Özellikleri
Şinşilla kuru ve soğuk iklimlerden hoşlanır. Ani olarak değişen ısı ve ışığa karşı çok hassastırlar. Bu sebeple şinşilla kafesleri yerleşim yerlerinden uzak yerlere kurulmalı ve barınak içerisinde sessiz ve sakin ortam sağlanmalıdır. Kürk kalitesi üzerine ışık, sıcaklık ve nem önemli düzeyde etki etmektedir. Bu nedenle şinşilla barınakları planlanırken bu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Şinşillalar fazla güneş ışığına ihtiyaç duymazlar. Buna karşın, barınaklarda yeter miktarda pencere ve iyi bir havalandırma tertibatı bulunmalıdır. Barınak içi sıcaklığı damızlık şinşillar için 10-16 o C, post üretim sürüleri için ise, 7-10 o C olmalıdır. Sıcaklığın 5 o C' nin altına düşmesi ve 27 o C' nin üstüne çıkması hayvanları olumsuz yönde etkilemekte, eğer gerekli önlemler alınmaz ise yavru ölümlerine neden olabilmektedir. Şinşilla barınaklarında nisbi nem düzeyinin yaklaşık % 55'ler düzeyinde tutulması kürk kalitesini olumlu yönde etkilemektedir.
Modern çiftlik şartlarıiçerisinde Şinşillalar tel kafeslerde bulundurulmaktadır. Bundan dolayı damızlık şinşilla kafesleri 38 x 60 x 30 cm, post üretim sürülerinin kafesleri ise, 30 x 60 x 30 cm ölçülerinde olmalıdır. Günümüzde damızlık sürüleri için aile üniteleri şeklinde kafesler yapılmaktadır. Her aile 4 dişi ve 1 erkekten oluşmaktadır. Dişilerin bulunduğu kafes erkeğin rahatça girebileceği şekilde planlanmalıdır. Bu kafes sisteminde dişilerin kafeslerinden ayrılmaları boyunlarına plastik ve metalden yapılmış boyunluklar takılarak önlemektedir. Tel kafes yapımında 25 mm x 12.5 mm, 25 mm x 25 mm veya 19 m 2 lik galvanize tel örgülü ağlardan yararlanılabilir. Doğum kutusunun büyüklüğünün 25-30 cm 2 , zeminin ise ızgarasız olması önerilir. Doğum kutusuna yataklık olarak talaş veya saman konulabilir. Şinşilla kafeslerinde kum banyoluğu kesinlikle bulunmalıdır. Kum banyoluğu 15 x 30 x 8 cm ölçülerinde olabilir. Kum banyoluğunun yarısına kadar kuru ve temiz kum doldurulur. Şinşilla, günde bir kez yaklaşık 10 dakika kadar kum banyosu yaparak kürkünü temizler. Kafes içine pelet ve kuru ot için yemlik, su ihtiyacını temin içinde suluk konulur. Otomatik yemleme ve sulama sistemli kafesler de bulunmaktadır. Bu durumda özellikle soğuk iklimlerde sistemin donmasını önleyici tedbirler alınmalıdır. Kafeslere konulan suluk, yemlik ve banyolukların kenarları keskin olmamalıdırlar. Şinşilla kafesleri barınak içerisinde ya tek tek ya da çok katlı olarak yerleştirilirler. Uygulamada, ekonomik olması nedeniyle 5-6 katlı bateri tip kafesler daha çok tercih edilmektedir. Doğum kutuları, kafes içerisinde sürekli durabileceği gibi, yalnızca doğumun yaklaşmasından belli bir süre öncede yerleştirilebilir.
Üst üste yerleştirilen her kafesin veya kafeslerin arasına üsten düşen dışkının toplanması amacıyla kenarları 5 cm kadar yükseklikte sürgülü metal bir tabla konulmalıdır. En alttaki kafes yerden 30 cm yükseklikte yerleştirilmeli ve kafesler arasında 5 cm'lik ara bırakılmalıdır.
Şinşilla Kürkü ( Özellikleri ve Post Haline Getirilmesi)
Şinşillaların kürkü, kül-sarımtırak veya gümüşi renktedir. Şinşilla kürkleri çok sıkı olup, her cm 2 'de 20.000 kadar tüy bulunur. Tüy uzunlukları 1.5-2.5 cm arasındadır ve post üzerinde dik açı yapacak şekilde dururlar. Postta uzun koruyucu, orta koruyucu ve alt-ince olmak üzere üç tipte tüy bulunmaktadır. Alt-ince lifler uzunlukları boyunca üç farklı renktedirler. Alt-ince liflerin dip kısımları mavi, orta kısımları beyaz, uç kısımları ise hafifçe renklidir. Bu durum kürke üflenerek incelendiğinde kolayca fark edilir. En kaliteli kürklerde yün uçları çelik mavisi gri, dipleri ise ince mavisi gri renktedir.
Post elde etmek için şinşillalar deri ve kürkün en uygun olduğu yaş ve mevsimde öldürülmelidirler. Öldürme için en uygun yaş besleme ve geliştirme düzeyine göre değişmekle birlikte doğumdan sonraki 10-14' üncü aylarıdır. En uygun öldürme mevsimi ise, Aralık-Mart arasıdır. Deri ve kürkün, öldürme için uygunluğunu saptamak için kürke, boynun gerisinden geriye, yanı omurgaya doğru üflenir. Eğer deri açık ten renginde ise deri ve kürk olgunlaşmasının yeterli, mavi renkte ise yetersiz düzeyde olduğuna karar verilir. Öldürme için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Ancak deri ve kürke en az zarar verdiği için hayvanı kloroform gibi bayıltıcılarla bayıltma veya boynunu kırarak öldürme en yaygın olarak kullanılan yöntemlerdir.
Öldürme işleminden sonra, hayvanın ilk olarak ön ve arka ayakları ile kuyruk kısmı kesilir. Daha sonra deri, karından baş ucuna kadar ve arka ayakları da iç kısmının ortasından kesilerek post vücuttan çıkartılır. Yüzme işlemi uygulanırken posta herhangi bir zarar vermeden, düzgün bir şekilde çıkartılmasına dikkat edilmelidir. Yüzme işleminin tamamlanmasından sonra post kurutmaya alınmalıdır. Bunun için kurutma tahtaları tercih edilmeli ve post tüylü kısmı tahtaya değecek şekilde gerdirilerek asılmalıdır. Kurutma işlemi, iyi havalandırılabilen odalarda, 4 ila 5 gün süreyle yapılmalıdır. Kurutma süresince oda içi sıcaklığı 10-16 o C, nisbi nemi ise % 55 civarında olmalıdır. Kurutma işleminin tamamlanmasından sonra kurutma tahtalarından çıkartılan postlar, 4 ila 5 o C sıcaklığa ve düşük rutubete sahip odalarda saklanmalıdırlar. Postların bu odalara yerleştirilmelerinde deri deriye gelecek şekilde dizilmelerine özen gösterilmelidir.
Şinşillaların Üreme Özellikleri
Şinşilla hayvanı sene boyunca kızgınlık gösterebilir, yani üretilebilir. Ancak kızgınlığın en yoğun olarak görüldüğü aylar Kasım-Mayıs aylarıdır. Bu aylarda dişi şinşillalar eğer gebe kalmaz iseler 28-35 gün arayla kızgınlık gösterirler. Şinşillalar üreme hücrelerini doğumlarından yaklaşık 5-6 ay sonra üretmeye başlarlar. Yani çiftleştirilebilirler. Fakat bu aylar da dişi şinşillanın ve üreme organlarının gelişimi tam olarak oluşmamaktadır. Bu sebeple gerek kendi gerekse yavrularının gelişmelerinde herhangi bir gerilemeye neden olmamak için 8-9 aylık yaşa ulaşıncaya kadar çiftleşmesine izin verilmemelidir. Şinşillalar, doğada bir erkek ve bir dişi şeklinde çiftleşebilirlerken, çiftlik şartlarında bir erkek birden fazla dişi ile çiftleşebilmektedir. Ancak yüksek bir yavru verimi elde edilmesi için uygulamada bir erkek yaklaşık 4 ila 6 dişi ile çiftleştirilmelidir. Şinşilla yetiştiriciliğine yeni başlayan yetiştiriciler aşımda bir erkek ile bir dişi, deneyimli yetiştiriciler ise bir erkek ile birden fazla dişi şeklinde çiftleştirme yöntemini tercih etmelidirler. Şinşillada gebelik süresi yaklaşık 111 gündür. Doğum genellikle sabahın erken saatlerinde olur. Bir doğumda yaklaşık 2 ila 6 adet yavru doğar. Gebe şinşillalar, doğum öncesi yuva yapmazlar. Yavrular gözleri açık, dişleri mevcut ve vücutları tüylü şekilde doğarlar. Rahatça hareket etme yeteneğine sahip yavrular bir hafta içerisinde katı yiyecekleri yemeye başlarlar. Fakat yavru şinşillalar 6 ila 8 haftalık oluncaya kadar sütten kesilmemelidirler. Bu dönemlere kadar canlı ağırlıkları yaklaşık 225-250 grama ulaşır. Sütten kesilen yavrular annelerinden ayrılarak ayrı kafeslere alınırlar. Bir dişi şinşilla 12-15 yıl süreyle damızlıkta kullanılabilmektedir.
Şinşilla Nasıl Bir Hayvandır?
Şinşilla kürk hayvanları arasında, en kaliteli ve en pahalı kürke sahip olan hayvandır. Anavatanı Güney Amerika'dır. Şinşillalar, uysal, temiz ve sevimli bir hayvandır. Görüldüğü gibi sincaba benzeyen Şinşillaların vücudu biraz daha yuvarlak, kuyruğu ise biraz daha kısa ve az tüylüdür. Yetişkin bir dişi şinşillanın canlı ağırlığı yaklaşık 400-600 gram olup, erkek şinsillalardan 50-100 gram daha ağırdırlar. Vücutları 25-30 cm, kuyrukları ise 10-20 cm uzunluktadır. Geceleri daha aktif olan şinşillalar gündüzleri genellikle uyurlar. Şinşillanın başı vücuduna oranla çok daha büyüktür ve alt ve üst çenesinde son derece keskin dişlere sahiptir. Gözleri iri, yuvarlak ve siyah renklidir. Şinşillaların kulak uzunluğu yaklaşık olarak 2.5 cm'dir. Ön bacakları beş parmaklı ve çok kısa, arka bacakları ise uzun ve kuvvetlidir. Şinşilla bir fırçaya benzeyen kuyruğunu dengede kalmak için kullanır. Dişi şinşillalar erkeğine göre daha saldırgandır. Şinşillaların yaşama süreleri 12-20 yıl arasında değişmektedir.
Organik Gübre Çeşitleri
Organik gübre çeşitleri 3'e ayrılmaktadır. Bunlar; Hayvan Gübresi, Yeşil Gübreleme, Fermet Organik Gübrelemedir.
1) Hayvan Gübresi (Samra Gübre ve Kara Gübre) :
Hayvan gübresi büyük baş hayvanların dışkılarının kontrolsüz şartlarda bekletilerek yakılmasıyla elde edilmektedir. Bu gübre nem içeriğinin fazla olması nedeniyle soğuk gübreler olarak adlandırılır.
Hayvan gübresi kontrollü bir fermentasyon prosesinden geçemediği için içerdiği organik madde kalitesi düşük olmakla birlikte hastalık yapıcı unsurları ve yabancı ot tohumlarını da içerdiği için faydası yanında zararı da bulunmaktadır.
Yanma esnasında, içerdiği besin elementlerin bir kısmının uçması ve bir kısmının da yıkanması sonucu, içeriği farkirleşir. Aynı zamanda içerisinde yabancı ot tohumu NEMATOD ( PATETESLEME) gibi hastalık yapıcı unsurları bünyesinde bulundurması mümkündür.
2) Yeşil Gübreleme:
Genellikle tarla tarımı yapılan yerlerde uygulanan ve ağırlıkla toprağa azot kazandırmak amacıyla yapılan gübreleme şeklidir. Bu gübreleme şeklinde toprağa dikilen bitki yeşil iken, toprak işlenir ve toprakla karıştırılmak suretiyle gübreleme gerçekleşir. Bu uygulama genellikle yeterli su koşullarında uygulanmaktadır. Burada en çok yonca bitkisi yeşil gübre bitkisi olarak kullanılır.
3) Ferment Organik Gübre :
Organik maddelerden, kontrol altında fermentasyon işleminden geçirilerek elde edilir. Maksat humus oluşumundaki bütün bio-kimyasal reaksiyon zincirlerinin tabi olarak tezahür etmesi, böylece hümik/fülvik asitlerin açığa çıkması ve nihayetinde humus komplekslerinin oluşmasıdır.
Böyle bir fermentasyon prosesinden geçirilmiş, içerik olarak bol miktarda organik madde, organik madde derivativleri ve bitki için gerekli bütün elementleri içeren tabi bir gübre oluşur.
pH değeri 7 civarındadır. Yani asidik özelliği olmadığı gibi, ayrıca %300 civarında nem tutma özelliği kazanır.
Hastalık unsurları içermez.
Toprağın yapısını düzeltici özelliği yanında, bitki ve toprak arasında besin alış verişinde büfer özelliğine haizdir.
Organik Gübre Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Üretim de kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden, tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Amacı toprak, su kaynakları ve havayı kirletmeden, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.
Organik tarım doğadaki dengeyi koruyan toprak verimliliğinde devamlılığı sağlayan hastalık ve zararları kontrol altına alarak doğadaki canlıların sürekliliğini oluşturan doğal kaynakların ve enerjinin optimum kullanımı ile optimum verimlilik alınan bir sistemdir.
Bilimsel araştırmaların sonucu bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı ABD den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır.
Avrupa topluluğundaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların iş birliği ile yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve 24.12.1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ürünlerin Avrupa’ ya ihraç edilmesi sebebi ile Avrupa Topluluğu’ na ait Ekolojik Tarım Yönetmenliği ile uyum sağlaması gerekmektedir.
Tarımda azotlu gübre kullanımındaki aşırı artış diyette alınan nitrit ve nitrat miktarlarındaki artışa neden olmuştur. Gıdalarda bu nitrit ve nitratın yüksek oranlarda bulunması kanser riskinin artmasına neden olur. Suni gübre kullanımı insan sağlığına bu gibi olumsuz etkileri sebebiyle birçok Avrupa Ülkesinde yasaklanmıştır.
Örnek vermek gerekirse fındığa atılan tarım ilaçları ve suni gübreler asıl öldürülmesi gereken fındık kurdunu öldürememekte ama buna rağmen çevredeki bütün canlıları kuşları, böcekleri ve toprağa yararlı bütün mikroorganizmaları yok etmektedir.
Organik tarımla toprağın canlılığı korunmakta ve çocuklarımızın tabağından zehir uzak tutulmaktadır. Organik gübre kullanarak biyolojik çeşitlilik korunmakta ve böylece kanser riski azaltılmış olmaktadır.
Organik Gübre Bileşenleri;
—Fosfor
—Nitrojen
—Potasyum İçeren Majör Bileşenler
—Kalsiyum
—Bor
—Sodyum
—Magnezyum
—Sülfür
—Manganez
—Molibden
—Demir
—Bakır
—Çinko
—Organik maddeler
—Aminoasit içeren minör bileşenler
Avantajları:
—Ürünün kalitesini ve miktarını artırır
—Zararlı böceklere karşı bitkiye dayanıklılık verir
—Bitkinin büyümesini, çiçek açmasını ve meyve vermesini hızlandırır
—Toprak yapısını geliştirir ve dinlendirir
—Kök oluşumu ve gelişimini hızlandırır
—Besin elementlerinin bitki tarafından emilimini artırır
—Drenaj ve taban taşı oluşumunu engeller
Fiziksel Yararları:—Toprağın daha tanecikli yapıya dönüştürür
—Toprağın hava-su geçirgenliğini artırır
—Toprağın daha havadar ve kabarık olmasını sağlar
—Toprağın su tutma kapasitesini artırır
—Bitkinin kuraklığa karşı direncini artırır
—Daha az su ile daha verimli sulama sağlanır
—Toprağın rengini koyulaştırır daha fazla güneş enerjisinin emilimini sağlar.
—Bitkinin çiçek dökümünü engeller, döllenmeyi artırır.
Kimyasal Etkileri:
—Toprağın PH‘ ını düzenler, asidik veya bazik toprakları nötrleştirir.
—Toprağa uygulanan azotun bitkiye kademeli verilmesini sağlar.
—Suda erimeyen kireci erir forma dönüştürür açığa çıkan karbondioksit fotosentezde kullanılır.
—Topraktaki tuzu kök bölgesinden uzaklaştırır.
—Topraktaki demirin bitkinin alabileceği forma dönüştürür.
Biyolojik Yararları:—Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolayısıyla bitkinin büyümesi ve gelişmesi hızlanır.
—Kök oluşumu ve gelişmesi hızlanır. Bitki daha fazla besini bünyesine alır meyve hacimleri ve kalitesi artar.
—Bitkinin hayatta kalabilme şansını artırır.
—Fotosentezi artırır. Klorofil, C vitamini, şeker, aminoasitler ve diğer önemli bileşenlerin oluşmasını teşvik eder.
—Bitkinin soğuğa, sıcağa, kuraklığa ve fiziksel etkilere karşı dayanıklılığını artırır.
—Böcek ve hastalıklara karşı direncini artırır.
—Üründe Hücre duvarı kalınlığının artmasını sağlar. Böylece ürünün depolama süresi ve raf ömrünü uzatır.
—Elde edilen ürün daha kaliteli olur. Dış görünüşleri daha göz alıcı ve besin değerleri daha yüksek olur.
—Ürünün pazardaki değeri artar.
Bitkinin İyi Gelişebilmesi İçin;
Havadan ışık, Karbon, Oksijen; topraktan su ve bütün diğer elementleri uygun zaman ve ortamda yeterince alması gerekir.
Toprağın fiziksel ve kimyasal yapısının iyi olması topraktaki biyolojik çalışmaya bağlıdır. Biyolojik çalışma topraktaki mikroorganizma ve diğer canlılarla olur.
Sadece suni gübre kullanımı topraktaki canlıları olumsuz etkilemekte ve diğer taraftan topraklara yeterince organik madde verilmemesi topraktaki biyolojik yapıyı tahrip etmektedir.
Topraktaki canlılar iyice azalmakta ve üründen alınan randıman düşmektedir.
Gübreleme ve ilaçlamada ağaç kültüründe bulunan zararlı-zararsız ayrımı yapılmadan floradaki tüm canlı mikroorganizmalar yok edilmektedir. Bu şekilde davranmak suretiyle topraklarımızın yapısını kendi ellerimizle bozmaktayız. Buda uzun vadede daha az ve kalitesiz ürün elde etmemize neden olmakta bitkilerin yaşam süresini kısaltmaktadır.
Gelişmiş ülkeler suni gübrelemeyi azaltıp mümkün olduğunca organik gübrelemeye ağırlık vermişler ve hatta suni gübrelemeyi tamamıyla yasaklamış ülkeler mevcuttur.
Eğer toprağa yeterince veya hiç organik gübre verilmezse topraktaki yararlı mikroorganizmalar topraktaki organik maddeleri yeyip bitirecekler devamı gelmeyince de kendileri de öleceklerdir. Bu faydalı canlılar ölünce bitkiye bir faydaları olmayacakları gibi topraktaki organik maddeleri bitirdikleri için bitki ve ürün gelişimi yeterli olmayacaktır.
Budama Yapılerken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Budayıcı budama sırasında aşağıda belirtilen konulara dikkat etmelidir.
budamanın şeklini ve dal kesim miktarını,
ağacın gelişme gücünü,
ağaçtan bir yıl önce alınan meyve miktarını,
meyve dallarındaki çiçek tomurcuğunun miktarını
budamaya etkili olabilecek diğer faktörleri
Başka bir ifade ile budayıcı ağacı iyi tanımalı ve onun kesime karşı göstereceği tepkiyi, dolayısıyla kesimin verime ve meyve kalitesine etkilerini iyi tahmin edebilmelidir.
Budama Sonrasında Neler Yapılmalıdır?
Budama sonunda çıkan budama artıkları ve bahçe kenarlarındaki çalılıklar, kuru bitki parçaları hastalık ve zararlıların en iyi barınak yeridir. Meyve ağaçlarına ve ürünlerine zarar veren bu hastalık ve zararlıların çoğalmaması için bu artıklar yakılmalı veya bahçeden uzaklaştırılmalıdır. Budama sonunda meyve ağaçlarında kış ilaçlamalarının da yapılması zorunludur.
Budama Şekilleri
Meyve ağaçlarında üç tür budama yapılmaktadır.
Budama türleri; şekil budaması, mahsul budaması ve gençleştirme budamasıdır.
1. Şekil Budaması
Meyve ağaçlarında, meyve fidanı dikildikten sonra normal verime yatıncaya kadar yapılan budama, ağaca şekil vermek içindir. Ağaca verilecek şekil bölgenin hava nisbi nemi ve güneşlenme durumuna göre değişir. Nemli ve kapalı yerlerde ortası açık şekiller; güneşli, sıcak ve kurak yerlerde ortası kapalı şekiller tercih edilmelidir. Meyve fidanı dikildiği ilk yıldan itibaren ağaç şekli iyi oluşturulmalıdır. Bu, ağacın ilerdeki verimini ve meyve kalitesini büyük ölçüde etkiler. Ayrıca, budama, hasat, ilaçlama gibi bakım işlerinin de kolay ve uygun şekilde yapılmasını sağlar. Bu nedenle yeni meyve bahçesi kuran yetiştiricilerin, genç meyve ağaçlarında bölgeye ve ağacın genel gelişme yapısına uygun taç oluşturması zorunludur.
Meyve ağaçlarına şekil verilirken, seçilen ana dalların gelişme güçlerinin aynı olması dengeli bir tacın oluşması için önemlidir. Dikimden sonraki yılda istenen yönde ve sayıda dal oluşmamışsa, fidan sert kesilerek yeni dalların meydana gelmesi sağlanır. Bir fidan üzerinde aynı gelişme gücünde dal bulmak genellikle zordur. İlk yıllarda birbirinden farklı gelişme gücünde olan dalların, iyi budama ile birkaç yıl içinde aynı kuvvette gelişmelerini sağlamak mümkündür. Bunun için zayıf gelişen dal sert kesilerek (fazla dal çıkarılarak) ve gövde ile yaptığı açı da daraltılarak kuvvetli gelişmesi sağlanır. Kuvvetli gelişen dallardaki kesimler daha az yapılır. Ana dalları oluşturacak bu dalların gövde ile yaptığı açılar sağlam bir tacın oluşması için 45-60 derece olmalıdır. Ayrıca, Goble şeklinde, ana dallar aynı noktadan çıkmamalıdır.
Bir meyve ağacından en yüksek verimi alabilmek için ana dalların iyi oluşturulması yanında yardımcı dalların da düzenli seçilmesi gerekir. Genellikle genç ağaçlar kuvvetli ve uzun sürgünler meydana getirirler. Ana dalı oluşturacak bu sürgünler üzerinde yardımcı (tali) dalların meydana gelmesi için dalların uçları kesilmelidir. Bilhassa yan dal vermeyen meyve tür ve çeşitlerinde bu çok önemlidir. 80-100 cm ve daha uzun sürgün veren genç ağaçlarda dalların uçları alınmadığında istenilen yönde ve sayıda tali dallar oluşmayacağı için ilerde ana dallar üzerinde boşluklar meydana gelir. Bu da ağaçtan genelde daha az meyve alınmasına neden olur.
Ana dalların uçları alınırken en uçta bırakılan dal veya göz mutlaka tacın dışına doğru bakmalıdır. Ayrıca ana dal üzerinde bırakılan her kademedeki tali dallar bütün ana dallarda aynı yönde ve aynı yükseklikte olmalıdır. Dal kesimlerinde tırnak bırakmamalıdır. Başka bir ifade ile kesimler ya bir gözün hemen üzerinden veya o dal üzerindeki bir yan dalın koltuğundan dal veya gözün ters yönüne doğru hafif eğimli olarak yapılmalıdır.
2. Mahsul Budaması
Meyve ağacı normal verime yattıktan sonra yapılan budamaya mahsul budaması denir. Bir meyve ağacında mahsul budamasına başlamadan önce ağaç bütünüyle incelenmeli; çıkacak ve bırakılacak kalın dallar tespit edilmelidir. Dal kesimlerine öncelikle kuru, yaralanmış ve hastalıklı dallarla ana dallardan çıkmış obur dallardan başlanmalıdır. Bundan sonraki budama meyve dalı seyreltmesi ve ana dalların dengelenmesini amaçlar. Meyve dalı seyreltmesi ağacın gelişme gücü dikkate alınarak yapılır. Ana ve tali dalların budanmasına dal uçlarından başlanır ve geriye kesim uygulanarak bu dalların gereğinden fazla uzaması engellenir.
Budama sonucunda ağaçta bırakılacak en uç dallar veya gözler daha öncede belirtildiği gibi tacın dışına doğru bakmalı, diğer dallar ise ağacın boşluklarını doldurmalı ve güneş görebilmelidir. Kalın dallar üzerinde bulunan küçük meyve dalları çok sık değillerse kesilmemelidir. Böylece ağaç tacının maksimum hacminden yararlanılarak verim artırılabilir.
Kalın ve bilhassa ana dalların devamını sağlayacak en uçta bırakılan dallar, ondan sonra gelen ve ağacın gelişme gücüne göre uçtan itibaren 30-60 cm uzakta bırakılan yan dallardan daha kuvvetli olmalıdır. Eğer uçtaki dal bir gözün üzerinden kesilerek kısaltılmış ise gözün bırakıldığı dal üzerindeki ilk dallar yine 30-60 cm altta bulunmalı ve uzunlukları bu dalın yaklaşık üçte bir uzunluğunda olmalıdır.
Mahsul budamasında meyve dallarının uzunluğu iri meyveli şeftali, elma ve armut gibi meyve türlerinde en fazla 40 cm kadar olmalıdır. Zayıf dallar daha kısa, kuvvetli dallar daha uzun bırakılmalıdır. Bir yıllık uzun bir dalın ucu kesilmeden bırakılırsa, üzerinde meydana gelen fazla sayıdaki meyve, dalın kırılmasına neden olabilir. Ayrıca böyle dallar yeterli uzunlukta yeni sürgün veremezler. Bilhassa şeftali ağaçlarında daha sonraki yıllar verimde azalma ve ağacın gelişmesinde zayıflama görülür. Mahsul budaması sonucunda ağaç hem o yıl yeterli ürün vermeli, hem de daha sonraki yıllarda verim verecek yeni sürgünler oluşturmalıdır. Bir dalın hem meyve vermesi ve hem de yeni sürgün oluşturması o dalın ortalama üçte birini (1/3’ünü) kesmekle sağlanabilir. Daha fazla kesim meyvenin az olmasına, fakat sürgünlerin kuvvetli gelişmesine, az kesim ise meyvenin çok olmasına ve sürgünlerin zayıf gelişmesine neden olur. Ortalama 30 cm’den kısa olan meyve dallarında genellikle uç alma işlemi yapılmamalıdır.
3. Gençleştirme Budaması
Meyve ağaçları yaşlandıkça genellikle verimi fazlalaşır ve sürgün gelişmesi zayıflar. Bu tür bir gelişmenin uzun süre devam etmesi, zamanla verimin de azalmasına neden olur. İyi, kaliteli ve her yıl düzenli meyve elde etmek, ancak ağaç fizyolojik dengede olduğu zaman mümkündür. Yaşlı ağaçlarda diğer bakım tedbirleri yanında, ağaçta yapılacak kalın dal kesimleri yani gençleştirme budaması da ağacın verimini ve sürgün gelişmesini dengeler. Bazı meyve türleri çok kalın dal keserek ağacı gençleştirmeye karşı zamk çıkarma, kuruma gibi olumsuz tepki gösterirler. Bu gruba giren erik, kiraz, vişne, kayısı, şeftali ve badem gibi meyve türlerinde geçleştirme budaması, daha genç ve ince dalları keserek yapılmalıdır. Elma, armut, zeytin, ayva ve turunçgiller gibi meyve türlerinde gençleştirme budaması başarıyla uygulanır.
Meyve ağaçlarının budanmasında yukarıda anlatılan genel kurallar her zaman bütün meyve ağaçlarında uygulanamaz. Çünkü her ağacın gelişme gücü ve şekli farklıdır. Bu nedenle budamada da farklılıklar olabilir.
Budayıcı budama sırasında aşağıda belirtilen konulara dikkat etmelidir.
budamanın şeklini ve dal kesim miktarını,
Budamanın Genel Kuralları Nelerdir?
Meyve ağaçlarının budanma şekli, meyve tür ve çeşidine, ağaçların yaşına, toprak ve iklim koşullarına, budamadan beklenen amaca ve ağacın gelişme gücüne göre değişir. Bu nedenle her meyve tür ve çeşidinin değişik iklim ve toprak koşullarındaki gelişme gücünün ve bunların budamaya karşı gösterdiği tepkilerin iyi bilinmesi gerekir. Ayrıca dalların kesilmesi, bırakılacak ve kesilecek dalların iyi seçilmesi konusundaki genel kuralların da bilinmesi zorunludur. Bazı kurallar aşağıda sıralanmıştır.
Meyve ağaçlarına tabii büyümelerine uygun şekiller verilmelidir.
Kuvvetli gelişen ağaçlarda veya dallarda az kesim yapılmalı, zayıf gelişenlerde ise fazla kesim yapmalıdır.
Ağaçlarda dal kesimi yeni sürgün oluşumunu artırır ve genç ağaçlarda meyveye yatmayı geciktirir. Dal eğme, bükme, boğma, bilezik alma gibi işlemler ise erken meyveye yatmayı sağlar.
Zayıf gelişen dalların gelişmesini artırmak için açıları daraltılmalı, kuvvetli gelişen dalların gelişmesini azaltmak için ise dallar eğilerek açıları genişletilmelidir.
Dallar, ana dala birleştiği yerden itibaren geniş bir yay yapacak şekilde eğilmelidir.
Şekil oluşturma amacıyla ana dalların açılarının düzenlenmesinde ana dalların gövde ile açıları 45-60 olmalıdır. Bu işlem yaz aylarında da yapılabilir.
Kuvvetli gelişen ve yan dal oluşturmayan türlerde (kiraz, armut, elma gibi) gerekirse yaz aylarında da uç alarak istenilen aralıklarda yan dal oluşması sağlanmalıdır.
Budanan yerlerde tırnak veya budak bırakılmamalıdır.
Fazla yara açmamak için çok sayıda yan dal kesimi yerine mümkünse bir dal kesimi ile aynı işi görmeye çalışmalıdır. Kesimler fazla meyilli olmamalıdır.
Kalın dal kesimlerinde mutlaka yük alma işlemi yapılmalıdır. Bu sayede kabuk veya dal yarılmaları önlenmiş olur. Yara yerleri aşı macunu veya kara boya ile kapatılmalıdır.
Dallar çok sık değilse ana dalların alt kısımlarından dipten dal çıkarmamalıdır. Dal üzerindeki meyve yükü öncelikle uçtan itibaren geriye doğru dal çıkarılarak sağlanmalıdır. Uçta bırakılan dal altta kalan en yakın dallara göre daha kuvvetli gelişmiş olmalıdır.
Dal kesimleri bir yan dalın veya gözün hemen üzerinden gözün veya dalın aksi yönüne doğru hafif meyilli olarak yapılmalıdır.
Meyve Ağaçlarında Budama Zamanı Nedir?
Meyve ağaçlarında budama, genellikle kış dinlenme dönemlerinde, havaların çok soğuk olmadığı zamanlarda yapılır.
Ege ve Akdeniz Bölgeleri gibi kışın çok soğuk geçmediği bölgelerde sonbaharda, ağaçlar yapraklarını döktükten itibaren budamaya başlanır. Kış sonunda ağaçlar uyanıncaya kadar devam edilebilir.
Kışları çok soğuk geçen bölgelerde ise budama yerlerinin soğuktan zarar görmemeleri için budamayı soğuklar geçtikten sonra; fakat ağaçlar uyanmadan önce yapmalıdır.
Meyve ağaçları kış ayları dışında yaz başlangıcında da, kış aylarındaki kadar sert olmamak şartıyla budanabilir. Bu dönemde yapılan budama, genç ağaçlarda şekil vermek için yapılır. Bu budama dal eğme, uç alma, açı genişletme veya daraltma şeklinde olur. Yaz başlangıcında yaşlı ağaçlarda ise aşırı olmamak kaydıyla iç kısımların ışık almasını sağlamak için dal seyreltmesi yapılır. Bu budamada öncelikle ana dallardan çıkan obur dallar ile dalların uç kısımlarında birbirine yakın kuvvetli gelişen dallardan bazıları çıkarılır. Ana dalların uç kısmında ana dala rakip olabilecek kuvvetli dalların kalanları eğilerek zayıflatılır.
Budama Hakkında Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?
Budama Yapılmasının Amacı Nedir?
Meyve yetiştiriciliğinde rekoltesi yüksek ürün alabilmek için; toprak işleme, sulama, gübreleme, mücadele gibi tedbirlerin yanında her yıl budamanın da yapılması zorunludur.
Budama yapılmayan ağaçlarda;
taç düzensiz gelişir,
fazla verim nedeniyle dallar kırılır,
küçük ve kalitesiz meyve oluşur,
sık dallanma sonucu iç kısımdaki dallar ışık almaz,
kısa zamanda verim düşer
periyodisite (ürün bir yıl var ve bir yıl yok) görülür
Bu nedenle budama, meyvecilikte karlılık oranını artırmak için yapılması gereken en önemli bakım tedbirlerindendir.
Meyve ağaçlarında budama, dal kesme, dal eğme, dal seyreltme, uç alma ve dalların açılarının genişletilmesi veya daraltılması gibi işlemlere denir. Bu işlemler genel olarak şu amaçlar için yapılır.
Fidan dikim esnasında kök ve gövde arasındaki dengeyi sağlamak.
Ağaçlara istenilen şekli vermek.
Şekli oluşturulmuş ve verime yatmış ağaçlarda verilmiş şekli muhafaza etmek.
Ağaçlarda meyve verimi ile sürgün oluşumunu dengelemek.
Dal çıkarma ile meyve seyreltmesi yapmak.
Periyodisitenin (ürün bir yıl var ve bir yıl yok) etkisini azaltmak.
İyi bir taçlandırma ile ağaç tacının iç kısımlarının da ışıklanma ve havalanmasını sağlayarak bu kısımlardan da meyve almak.
Dal kırılma ve sarkmalarını azaltmak.
Budama Sonrası Neler Yapılmalıdır?
25 Mart 2013 Pazartesi
Budama Sonrası Yapılması Gerekenler
Budama sonrası alınacak olan bakım önlemleri budamanın başarılı olması için çok önemlidir.
Budama sonrası yapılması gereken bakım önlemlerinin başında budama yüzeylerinin koruyucu macunla kapatılmasıdır. Bunun yanında çam katranı v.b koruyucu maddeler kullanılabilir. Bakım önlemleri koruyucu macun işlemiyle sona ermez.
Budama sonrasında ağaçlar tahrik olurlar ve hayatiyeti devam etmek için kök sistemindeki besin elementlerini harcamak maksadıyla bol sürgün verirler.
Oluşan sürgünlerin ağacın formunun istediğimiz şekilde olması için doğru yönlendirilmesi gerekmektedir. Kök ve gövde üzerindeki sürgünler derhal alınmalıdır. Aksi takdirde ağaçlarda tepe çökmeleri oluşur. Bu hadise ağacın ölümüne zemin hazırlar ve budamayı başarısız kılar.
Budama eğer tepe tacında yapılmış ise budama sonrası bakım önlemleri 2-3 yıl sürmelidir. Koruyucu macunlar 3-4 yıl boyunca yara yüzenini korumaktadır. Ancak su ve kök sürgünleri devamlı suretle kontrol edilmelidir.
Budama Ne Zaman Yapılmalıdır?
Klasik budama dönemi Marmara bölgesi koşullarında Şubat ve Mart başlarıdır. Lakin budama için latent devre her koşulda şart değildir. Budamada türlere göre zaman belirtecek olursak;
• Akçaağaç, Huş, Ceviz, Yalancı Akasya ve Kızılağaç türleri, Kavaklar yaralanan, kanayan (akan) ağaçlar olduklarından ilkbaharda budanmamalı, yaz veya sonbaharda budanmalıdır.
• Çamlar ve Ladinler ise sürgünler henüz yumuşak olduğunda budanmalıdır.
• Ardıç, Şimşir, Servi ve Yalancı Serviler bütün yıl boyunca büyümeye devam ettiklerinden, budama zamanı yıl boyunca olabilir. Bu ağaçlar Haziran, Temmuz ayları hatta Ağustos'a kadar budanabilir...
• Çiçekli çalılarda; örneğin Süs eriği, Çiçek elması, Yalancı Akasya çiçeklenme dönemi geçtikten sonra genellikle Mayıs'ın ikinci yarısı ve Haziran'da budanabilir. Bu türleri erken ilkbaharda budama o yıl çiçek vermelerini engeller.
• Oya Ağacı gibi türlerde ise budama ağaçlar sürmeden kışın veya erken ilkbaharda yapılmalıdır. Aksi halde o yıl açacak çiçeklerin tomurcukları da budamada alınmış olur ve ağaç o yıl çiçek açmaz.
• Bazı hassas türlerin, mesela devamlı çiçek açan güllerin budamasının ilkbaharda yapılması en uygun olur.
• Akçaağaç, Huş, Ceviz, Yalancı Akasya ve Kızılağaç türleri, Kavaklar yaralanan, kanayan (akan) ağaçlar olduklarından ilkbaharda budanmamalı, yaz veya sonbaharda budanmalıdır.
• Çamlar ve Ladinler ise sürgünler henüz yumuşak olduğunda budanmalıdır.
• Ardıç, Şimşir, Servi ve Yalancı Serviler bütün yıl boyunca büyümeye devam ettiklerinden, budama zamanı yıl boyunca olabilir. Bu ağaçlar Haziran, Temmuz ayları hatta Ağustos'a kadar budanabilir...
• Çiçekli çalılarda; örneğin Süs eriği, Çiçek elması, Yalancı Akasya çiçeklenme dönemi geçtikten sonra genellikle Mayıs'ın ikinci yarısı ve Haziran'da budanabilir. Bu türleri erken ilkbaharda budama o yıl çiçek vermelerini engeller.
• Oya Ağacı gibi türlerde ise budama ağaçlar sürmeden kışın veya erken ilkbaharda yapılmalıdır. Aksi halde o yıl açacak çiçeklerin tomurcukları da budamada alınmış olur ve ağaç o yıl çiçek açmaz.
• Bazı hassas türlerin, mesela devamlı çiçek açan güllerin budamasının ilkbaharda yapılması en uygun olur.
Budama Hakkında Bilinmesi Gerekenler.
Ağaçların dal ve yaprak olarak düzenli ve kuvvetli bir taç meydana getirebilmeleri, verimli dönemlerinde daha uzun süre kalabilmeleri, güçten düşmeye başlamış ağaçların yeniden güçlenebilmeleri ve rekoltesi yüksek ürün verebilmeleri amacıyla yapılan işe budama denir.
Odunlaşmış bitkilerde kırık, ezik, hastalık geçiren ayrıca sık ve eğri büyümekte olan dallar budanarak ağaçlara düzgün şekiller verilir. Meyve ağaçlarının kaliteli çiçek açması ve bu ağaçlardan kaliteli meyve alınmasını etkiler. Bahçelerdeki süs ağaç ve çalılarının budama ile şekilleri ve güzellikleri korunur.
Genç meyve ağaçları, taçsız olarak düz bir fidan hâlinde dikilir. İlk yıllar, gövdeden çıkan yan dallara dokunulmaz. Sadece, kök boğazından çıkan sürgünler temizlenir. Ağaç çeşidine göre; şeftali ve kayısılarda ikinci, elma ve armutlarda ise üçüncü yıl şekil verme budaması yapılır. Meyve ağaçlarının alçak boylu ve kısa dallı olmaları erken ve bol meyve verimini etkiler. Dallar enliliğine büyümeli (uzayıp gitmemeli)dir. Alçak boylu meyve ağaçlarında bakım ve meyve toplama kolay olur. Budama ile terbiye edilmiş meyve ağaçları; alçak yapılı, 3-5 ana dallı, tacın alt tarafı bol yapraklı ve meyve dallı olur.
Gençleştirme budaması, ağaçlarda yeniden kuvvetle sürgünler meydana getirerek yeni bir taç teşkil edilmesi için yapılır. Böylece, ağaçta verim yeniden arttırılacağı gibi, meyvelerin de kaliteleri yükseltilmiş olur. İhtiyarlamış ve ölmeye yüz tutmuş ağaçlarda gençleştirme budaması yapılmaz. Gençleştirmede meyve türlerinin budamaya karşı dayanma dereceleri de göz önünde bulundurulur. Zeytin ağacı budamaya karşı en fazla dayanıklı olandır. Bunu dayanma derecelerine göre; armut, erik, elma, şeftali, kayısı, dut ve kiraz ağaçları sırayla takip eder.
Gençleştirme budamasında, ilk olarak kurumuş, sıklaşmış ve birbirine binmiş dallar kesilir. Geri kalan dallarda, kısaltma budaması yapılarak, ağacın tacı küçültülmüş ve yeniden kuvvetli sürgünlerin teşekkülü temin edilmiş olur. Bâzı ağaçlarda, budama yapılması netîcesi olarak, çift katlı bir taç teşekkül eder. Böyle ağaçlarda, üst taç atıldıktan sonra, zayıflamış olan alt taç dallarında da kısa budama yapılarak, ağaçta kuvvetli ve dengeli bir taç meydana getirilir.
Düzgün bir taç budaması yapıldıktan sonra, iyi bir toprak işlemesi, sulama ve gübreleme ile yeter miktarda meyve dal ve dalcıklarının meydana gelmesine yardımcı olunmalıdır.
Ağaçlarda genç dallar, budama makası veya serpet (bağ bıçağı) ile budanır. Genç dallar kesilirken, bir odun gözün tam üstünden, tırnak bırakmayacak ve düz bir şekilde kesilir. Budamada tırnak bırakmamak esastır. Tırnak bırakılırsa bu zamanla kurur. Yaşlı dallar, dalın alt tarafından yarılmamasına dikkat ederek, mutlaka testere ile kesilmelidir. Testere ile kesim bittikten sonra, yara yeri keskin bir serpetle perdahlanır. Perdahlanan yaralar aşı mâcunu ile sıvanır. Perdahlanan ve aşı mâcunu ile sıvanan yaralar çabuk kapanır.
Budamanın kış ve yaz budaması olmak üzere iki zamânı vardır: Kış budaması: Ağaçların dinlenme devresinde yapılan budamadır. Soğuk yapmayan yerlerde kış budamasına bütün kış devâm edilebilir.Kışları sert geçen yerlerde, şiddetli soğukların geçmesi beklenmelidir. Böyle yerlerde, gözler uyanmadan evvel, şubat sonları ile mart başlarında yapılabilir.
Yaz budaması: Kış budamasından sonra, ağaçların yaşlı kısımlarında budanan yerlerin kenarlarından, lüzumsuz sürgünler çıkabilir. Yaz başlarında bu lüzumsuz sürgünleri kesmek veya kısaltmak îcâb eder. Bu sûretle ağaçlarda kuvvet israfı önlenmiş olur.
Şeftâli ve asmalarda, gözler uyanmadan önce ilkbahar başlangıcında budama yapılır.
Odunlaşmış bitkilerde kırık, ezik, hastalık geçiren ayrıca sık ve eğri büyümekte olan dallar budanarak ağaçlara düzgün şekiller verilir. Meyve ağaçlarının kaliteli çiçek açması ve bu ağaçlardan kaliteli meyve alınmasını etkiler. Bahçelerdeki süs ağaç ve çalılarının budama ile şekilleri ve güzellikleri korunur.
Genç meyve ağaçları, taçsız olarak düz bir fidan hâlinde dikilir. İlk yıllar, gövdeden çıkan yan dallara dokunulmaz. Sadece, kök boğazından çıkan sürgünler temizlenir. Ağaç çeşidine göre; şeftali ve kayısılarda ikinci, elma ve armutlarda ise üçüncü yıl şekil verme budaması yapılır. Meyve ağaçlarının alçak boylu ve kısa dallı olmaları erken ve bol meyve verimini etkiler. Dallar enliliğine büyümeli (uzayıp gitmemeli)dir. Alçak boylu meyve ağaçlarında bakım ve meyve toplama kolay olur. Budama ile terbiye edilmiş meyve ağaçları; alçak yapılı, 3-5 ana dallı, tacın alt tarafı bol yapraklı ve meyve dallı olur.
Gençleştirme budaması, ağaçlarda yeniden kuvvetle sürgünler meydana getirerek yeni bir taç teşkil edilmesi için yapılır. Böylece, ağaçta verim yeniden arttırılacağı gibi, meyvelerin de kaliteleri yükseltilmiş olur. İhtiyarlamış ve ölmeye yüz tutmuş ağaçlarda gençleştirme budaması yapılmaz. Gençleştirmede meyve türlerinin budamaya karşı dayanma dereceleri de göz önünde bulundurulur. Zeytin ağacı budamaya karşı en fazla dayanıklı olandır. Bunu dayanma derecelerine göre; armut, erik, elma, şeftali, kayısı, dut ve kiraz ağaçları sırayla takip eder.
Gençleştirme budamasında, ilk olarak kurumuş, sıklaşmış ve birbirine binmiş dallar kesilir. Geri kalan dallarda, kısaltma budaması yapılarak, ağacın tacı küçültülmüş ve yeniden kuvvetli sürgünlerin teşekkülü temin edilmiş olur. Bâzı ağaçlarda, budama yapılması netîcesi olarak, çift katlı bir taç teşekkül eder. Böyle ağaçlarda, üst taç atıldıktan sonra, zayıflamış olan alt taç dallarında da kısa budama yapılarak, ağaçta kuvvetli ve dengeli bir taç meydana getirilir.
Düzgün bir taç budaması yapıldıktan sonra, iyi bir toprak işlemesi, sulama ve gübreleme ile yeter miktarda meyve dal ve dalcıklarının meydana gelmesine yardımcı olunmalıdır.
Ağaçlarda genç dallar, budama makası veya serpet (bağ bıçağı) ile budanır. Genç dallar kesilirken, bir odun gözün tam üstünden, tırnak bırakmayacak ve düz bir şekilde kesilir. Budamada tırnak bırakmamak esastır. Tırnak bırakılırsa bu zamanla kurur. Yaşlı dallar, dalın alt tarafından yarılmamasına dikkat ederek, mutlaka testere ile kesilmelidir. Testere ile kesim bittikten sonra, yara yeri keskin bir serpetle perdahlanır. Perdahlanan yaralar aşı mâcunu ile sıvanır. Perdahlanan ve aşı mâcunu ile sıvanan yaralar çabuk kapanır.
Budamanın kış ve yaz budaması olmak üzere iki zamânı vardır: Kış budaması: Ağaçların dinlenme devresinde yapılan budamadır. Soğuk yapmayan yerlerde kış budamasına bütün kış devâm edilebilir.Kışları sert geçen yerlerde, şiddetli soğukların geçmesi beklenmelidir. Böyle yerlerde, gözler uyanmadan evvel, şubat sonları ile mart başlarında yapılabilir.
Yaz budaması: Kış budamasından sonra, ağaçların yaşlı kısımlarında budanan yerlerin kenarlarından, lüzumsuz sürgünler çıkabilir. Yaz başlarında bu lüzumsuz sürgünleri kesmek veya kısaltmak îcâb eder. Bu sûretle ağaçlarda kuvvet israfı önlenmiş olur.
Şeftâli ve asmalarda, gözler uyanmadan önce ilkbahar başlangıcında budama yapılır.
Ülkemizde Tarım Kesimin Durumu
Ülkemiz tarımsal anlamda kendi kendine yetebilen dünyada ki 7 ülkeden biriydi. Özellikle tarımsal anlamda yapılan ihracat ülkeyi ayakta tutan unsurların başında geliyordu. Toprağı olan ağa olarak değerlendirilip saygı görüyor, isminin başına "ağa" sıfatı eklenerek zikrediyordu.
Fakat geldiğimiz bu dönemde, özellikle 2003 sonrası AK parti döneminde Avrupa birliği yaptırımları sonrası, sırf Avrupa birliğine girebilmek için - adamlar her fırsatta almayacaklarını söylemelerine rağmen - çiftçi kesimi başta olmak üzere, tarım tamamen bitirildi. Önce kotalar başladı. Sonra üretici ürettiği ürünü satamaz konuma geldi. 35 milyonluk tarım nüfusu, mecburen kentlere göç ederek yaşamını farklı yollardan idame etmeye zorlandı. Türkiye kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biriyken şimdi samanı bile ithal eden bir noktaya geldi. Çiftçi ürettiği ürünü satamadığı veya zararına satmaya zorlandığı için artık ürünlerini ya dalında bırakmaya ya da hayvan yeni olarak kullanmaya başladı.
Artık toprağı olan bırakın "ağa" sıfatını, almayı ayakta duracak Hali kalmadı. Ürününü ekebilmek için bankalardan kredi almaya mecbur edilen çiftçi kesimi ürününü satamayınca, menşei yabancı olan bankalar tarafından toprakları haczeldi. Hükümet'ten yardım bekleyen çiftçi gidip derdini anlatmaya çalıştığında başbakan tarafından "ananı da al git" diye kovuldu.
Sonuç olarak bu sıkıntıları çiftçi çekerken aslında hükümete değil kendisine kızması gerektiğini hala anlamadı. Bu kadar sıkıntı çekerken, toprağını bir hiç uğruna kaybederken, emeğinin karşılığını alamazken, 1 torba Kömür'e oyunu satarak bunları kendi istedi. Yani benim bir eksiğim 1 torba Kömür'dü, bunu da verdiğinize göre oyum sizindir diyerek, halinden memnun olduğunu söylemiş oldu. Ama ürününe Ekimden önce %50 avans vereceğini ve ürününe satın alma garantisi vereceğini söyleyen, vatandaşlık maaşı olarak 500 TL vererek yıl boyu gelir sahibi olmasını sağlayacak olan Prof. Dr. Haydar BAŞ'a destek verseydi şu an bu durumd olmazdı.
Henüz geç değil. Eğer üretici Bağımsız Türkiye Partisi'ni bir sonraki seçimde iktidar ederse tekrar ayağa kalkabilir. Ama yok bizim tek sıkıntımız var, o da 1 torba Kömürdür diyorsa, söyleyecek söz yok.
Fakat geldiğimiz bu dönemde, özellikle 2003 sonrası AK parti döneminde Avrupa birliği yaptırımları sonrası, sırf Avrupa birliğine girebilmek için - adamlar her fırsatta almayacaklarını söylemelerine rağmen - çiftçi kesimi başta olmak üzere, tarım tamamen bitirildi. Önce kotalar başladı. Sonra üretici ürettiği ürünü satamaz konuma geldi. 35 milyonluk tarım nüfusu, mecburen kentlere göç ederek yaşamını farklı yollardan idame etmeye zorlandı. Türkiye kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biriyken şimdi samanı bile ithal eden bir noktaya geldi. Çiftçi ürettiği ürünü satamadığı veya zararına satmaya zorlandığı için artık ürünlerini ya dalında bırakmaya ya da hayvan yeni olarak kullanmaya başladı.
Artık toprağı olan bırakın "ağa" sıfatını, almayı ayakta duracak Hali kalmadı. Ürününü ekebilmek için bankalardan kredi almaya mecbur edilen çiftçi kesimi ürününü satamayınca, menşei yabancı olan bankalar tarafından toprakları haczeldi. Hükümet'ten yardım bekleyen çiftçi gidip derdini anlatmaya çalıştığında başbakan tarafından "ananı da al git" diye kovuldu.
Sonuç olarak bu sıkıntıları çiftçi çekerken aslında hükümete değil kendisine kızması gerektiğini hala anlamadı. Bu kadar sıkıntı çekerken, toprağını bir hiç uğruna kaybederken, emeğinin karşılığını alamazken, 1 torba Kömür'e oyunu satarak bunları kendi istedi. Yani benim bir eksiğim 1 torba Kömür'dü, bunu da verdiğinize göre oyum sizindir diyerek, halinden memnun olduğunu söylemiş oldu. Ama ürününe Ekimden önce %50 avans vereceğini ve ürününe satın alma garantisi vereceğini söyleyen, vatandaşlık maaşı olarak 500 TL vererek yıl boyu gelir sahibi olmasını sağlayacak olan Prof. Dr. Haydar BAŞ'a destek verseydi şu an bu durumd olmazdı.
Henüz geç değil. Eğer üretici Bağımsız Türkiye Partisi'ni bir sonraki seçimde iktidar ederse tekrar ayağa kalkabilir. Ama yok bizim tek sıkıntımız var, o da 1 torba Kömürdür diyorsa, söyleyecek söz yok.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)